22 Kasım 2018 Perşembe


ÖĞRETMEN OLABİLMEK…
Bir hayata dokunabilme çabasının her bir zerresini varlıklarıyla hissetmek… Küçük bir tebessümlerine, heyecanlarına, ümit tohumlarına güvenle, huzurla, gururla bakakalmak…  Attıkları her bir adımı, ilerleyen her bir gelişim evresini sevgiyle kucaklayabilmek… Üzerinizde hissettiğiniz gıpta bakışlarıyla ile birlikte minnet duygusuyla tanışmak…
Yaşadığınız her bir olumsuzluk  için mücadele ruhumuzla savaş verebilmek… İyikilerin yolunu açıp; keşkelerin nutuklarından dersler çıkararak doğru yol kervanına katılabilmek…
Bir gün yol ayrımına geleceğini bile bile başka diyarlara doğru yol almalarına hevesle, hüzünle, gururla bakakalmak… Minyatür gönüllerde yer edinebilmek ve bunu hazinenin kapılarını açabilmek ile eş tutmak ..
Bir anne-baba rolüne bürünüp; dertleriyle dertlenip, hüzünleriyle kederlenip, sevinçleriyle neşe bulabilmek… Minyatürün geleceğini düşünüp, o hayal içerisinde yer edinmeseniz de uzaktan uzaktan eyvallah diyebilmek…  Gurur deryasında bir damla olabilmek…
En önemlisi, en güzeli ve en zirvesi bir öğretmen olabilmek… Yüzlerce bakışın odağında olup her türlü duygu yüklü gözle karşı karşıya gelebilmek… Gözlerdeki her bir duygunun, hüznün, övgünün, kızgınlığın, umudun, iyikilerin, keşkelerin yansımalarını üzerinde hissedebilmek…
Zirvenin hakkını verebilme çabası, hayata bir amaç merdiveni dayamak gibi… Bu merdivenin her basamağında yenidünyalara kapı aralayıp; yeni hazinelerle karşılaşmak,           öğretmen olabilmek, zirvelerde kalabilmek, giden her bir küçük hazinenin ardından               gururla, hüzünle, sevinçle bakıp gelecek adına umut damlalarının denizinde           yelken açmak…
  ÖĞRETMEN OLMAK…

25 Ekim 2018 Perşembe


Sevgili Minyatürüm;
İyikiler kesemin derinliklerine inerken bir an kendimi anılar köşesine çekilmiş olarak buluyorum.  Kendimi Geçmiş kişisinin kapısını çalarken görüyorum. Ne bir ses ne bir seda… Çekilmiş köşesine gelecek tufanının fragmanını izliyor gibi. Yorgunluğundan mıdır bilinmez; ‘’Filmin devamı benim hanemdeki yaşanmışlıkların etkisiyle yolunu bulmuş gibi’’ diyor ve tebessüm ediyor. Geçmiş kişisinin yanından hüzünle ayrılıp, Gelecek kişisinin kapısına yöneliyorum.  Kapıya ulaşabilmek için muhasebe vagonuna biniyorum. Düşünüyorum, hatırlıyorum, öfkeleniyorum, arada da olsa tebessüm ediyor, heyecanlanıyorum… Çok da uzaklara değil şöyle birkaç sene öncesine uğruyorum. İyikiler ile keşkelerin kol kola gezip oyunlar oynadığına şahit oluyor, ardından gözümün oyun skoruna takıldığını fark ediyorum. İyikilerin keşkelere fark attığını görünce mutlu oluyorum. İyikilerin başarısını tebrik ederken, keşkelerinde skora desteğinden dolayı onu da tebessümle selamlıyor ve oradan ayrılıyorum.
Yolda giderken birkaç minyatür ruha rastlıyorum. Bana yönelerek ellerindeki gönül keselerini uzatıp, hazinelerine bir altında benim koymam gerektiği sesi ile irkiliyor,mutlu oluyorum. Hazinelerinin kapılarını bana da araladıklarını görünce heyecanlanıp, geleceğe daha da bir umutla bakıyorum. Bu masum minyatürlerin tebessümleri ile birlikte gelecekte dünyanın hazinelerin kapılarını aralayarak, çevrelerine katacakları servet düşüncesiyle hemhal oluyorum.  Sadece karşılaştığım bu üç beş minyatür için bile ‘’Fedakarlık’’ kelimesinin ‘’Kar’’ kısmında değil de ‘’Eda’’ kısmında kalıp,  ‘’ Eda Edebilmek’’ rüzgarına kapılmak gerektiği düşüncesi ile savruluyorum. Minyatürlerin keselerine bıraktığım birkaç altının huzuru ile muhasebe vagonundan inip Bugün durağına varıyorum.
Bir gün yine geçmiş durağına uğradığımda güzel anılar dinlemek için Bugünün kıymetini bilmem gerektiğine şahit oluyorum. Geçmiş kişisinden aldığım derslerin tekrarını Bugün durağında yaparak Gelecek kişisine yöneliyorum…
Gelecek kişisi bindiğim vasıtayı nerde bekler bilinmez… Yolculuk bu ya;  galiba asıl olan yolda kalmamak için azığı sağlam tutup; yönünü, gönlünü, sözünü, özünü, ömrünü hep O kapıya yöneltmek gerek… Yolu iyi seçmek , yoldaşı iyi seçmek , vasıtayı  iyi seçmek  en büyük mucize…
“Feda’ya Kar’ın değil de Eda’nın eşlik ettiği bir gelecek düşlüyorum.”

12 Ekim 2018 Cuma




Sevgili Minyatürüm;
Seçtiğin dost candan olmalı…
Can dediğinde anın esintisiyle sana varmalı…
Zorda olduğun vakit orda olmalı…
Bir yıldız misali karanlık çöktüğünde ilk O var olmalı…
Söylediğin her bir söz O’nun saklı hazinesinde bir cevher olarak kalmalı…
Senden başka kimse o hazinenin kapısını aralayamamalı…
Belki de iyikiler kumbaranın anahtarı onda saklı kalıp, keşkeler anılarını satın almalı…
Yürüdüğün yolun yörüngesinde O’nun izlerine rastlanmalı…
Sevinç kapısını her araladığında O’nun tebessümüyle hemhal olup, hüzün kapısından onunla uzaklaşmalı…
Öyle biri olmalı ki uzakta olsa yanında, yakınında olsa anında olmalı…
Varlığı sana bir ışık, gelecek günlerine umut olmalı…
Yolunda paydaş, sağında sırdaş, solunda yoldaş olmalı…
Suretinde ayna, niyetinde fayda olmalı…
Karanlığında kor, aydınlığında yol olmalı…
Kor’undan od, Har’ından nar olmalı…
 En kıymetlisi yol aldığın her kervanın son durağı onun olmalı…
Var olma çabalarının bir damlası, hüznünün parçası, sevincinin çokçası,
mutlu gününün goncası olmalı…
Belki de bu kervan ona varmalı… 
😌😌😌